29 Kasım 2011 Salı

Kızdığında Kırıldığında ..

 Sizin de etrafınızda birilerine küstüğünde arkasından yakıp yıkan arkadaşlarınız olmuştur.. Vay efendim O şöyle de, yok bana bunu bunu yaptı da... Aman o adam mı ki'den girilir, ne kadar olumsuz tarafı varsa çarşaf çarşaf serilir.. Ve siz eğer bunları yapan arkadaşınızı gerçekten tanıyor ve seviyorsanız idare edersiniz, kızgınlığına vurursunuz.. Görmezden gelirsiniz.. Heh orda durun şimdi ! İdare etmeyin arkadaşım ! 


  İnsan olduğumuzu varsayıyorsak ( :) ) biliyoruzki hepimiz "duygusal" bir o kadar da "tepksiel" varlıklarız..
Doğanın en büyük kanunlarından biri de değilmidir ETKİ = TEPKİ ???  E tabiiki başımıza gelen olaylara tepki vermemiz kadar doğal olan bir şey olamaz.. Ama bu, hiçbir etki karşısında çirkin davranışlar sergilememizi haklı çıkarmaz dostlarım.. Yıllarca şunu savundum: Birisine kızdığınızda ne olur "Dilinizi Tutun!"    


 Ben demiyorum ki sıkıntınızı anlatmayın! ben demiyorumki susun içinizde kalsın! Hayır tabiiki de başımıza gelen bir olayı bir başkasına anlatarak deşarj olacağız, fikir alacağız, belki göremediğimiz şeyler varsa onları göreceğiz.. 
Dikkat etmemiz gereken durum şu ki; Kırgınlığımızı, kızgınlığımızı anlatırken karşı tarafı itin g..e sokmadan, sadece duygularımızdan bahsederek, yorum yapmadan, yargılamadan, kötülemeden aktarabiliyor muyuz arkadaşlar?? Özellikle bugünlerde karşılaştığım bir olayla birlikte hatırlatma gereği duydum.. İstiyorum ki 
ilişkilerimiz daha sağlıklı hale gelsin.. İstiyorum ki tüketim çağında olmamıza kapılıp birbirimizi de tüketmeyelim...
 Tükeniyoruz çünkü... Bir bir dağalıyoruz.. Niçin sırf bu boş boğazlığımızdan! 


 Ben de kızıyorum, kırılıyorum...
Yakınlarım bilir, Neyin var sorusuna susup geçiştirmem.. Üzgünsem üzüntümü mutluysam mutluluğumu paylaşırım.. Birilerine kırıldığımda yaşadığım olayı anlatırım.. Ama ne kadar kırılmış olursam olayım hiç kimseyi yerin dibine sokmam! Açık taraflarını ortaya sermem.. Özel hayatını yaptığı yanlışları dilime almamm.. Olmaz... Yapılmaz... Çünkü onların bnm kırgınlığımla ne ilgisi var?? Ve en azından bu yazıyı okuyacaklara bir nebze hatırlatmam olur diye yazıyorum bu satırları.. Bir arkadaşınıza gönül koyduğunuzda siz de başka ortamlarda adını bile anmak istemeyip sonra ne kadar olumsuz düşünceniz varsa onları sayanlardan mısınız? Yoksa o kişinin hatalarına sığınıp kendinizi haklı çıkarmaya çalışanlardan mısınız, içiniz bir nebze de olsa rahatlasın diye ??? 
 Birde kızdığı kişiye karşı diğer arkadaşlarının da tavır almasını isteyenler var.. Neden?? ne kadar haklı olduğunu göstermek için başkalarının onayına bu kadar mı ihtiyacın var? Açık olarak söyleyemez bazıları ama malum şahıstan bahsedilirken "bırak allah aşkına ya" diye başlanır serzenişlere.. Siz o kişiler arasında olduğunuz için gerilim hattında yaşarsınız bir süre.. Sözüm ona idare edeceksiniz ya hanii... İki tarafta zehirini size kusar.. Ve taraf tutmadığınız içinde inceden sitemlenirler.. Kimisi kendini biraz geri çekerek koyar tavrını, kimi bodoslama sizi eleştirerek.. Nitekim ara da kalmaktan dolarsınız onca zaman.. Birikirsiniz.. Sonra bir gün malum kişiler barışırlar ya işte siz orda tamda o anda taşarsınız! patlarsınız... Onca zaman arada olduğunuz için iki tarafa da saygı duyup sabrettiğiniz için tüm sitemleri tüm yargılamaları biriktirirseniz böyle olur işte... Kişiler Mevlandan girer peygamber efendimizden çıkarlar barışmalarına türlü kılıflar bulmak için... Sözüm ona affederler birbirlerini... Affederek büyüklük bende kalsın politikasıdır bu.. Oysa kim kime büyüklük taslayacak durumda arkadaşım??? Kimin haddine düşmüş affetmek bağışlamak.. Ahh ne büyük erdem dimi? Yıllarca böyle öğrettiiler.. Oysa hani hepimiz Bir'dik?.. hani iki/kötü - aydınlık/karanlık yansımalarıydık insanlığın...  Mevlanayı neden Köprünün altından çoooook sular geçince hatırlıyoruz ? Olay anında hatırlayandır efendi! Sıcağı sıcağına uslubunu ve gönlünü kirletmeyendir efendi.. Kimseyi kötülemeden  duygularını anlatabileceğini bilendir efendi.. Sonra tükürdüğünüzü yaladığınızda bu sefer biz kızıyoruz diye hiç tribe girmeyin... iki arkadaşın barışmasıyla sevinilir.. mutlu olunur... Bayram ilan edilir.. Taaki söz konusu kişiler aradakileri sömürmediyse... Tüketmediyse... 
Ama bu insanlar işte ah bu insanlar... Arkasından onca konuşan kişileri sözde affedecek kadar büyüklerdir de, düşüncelerini ulu orta söyleyenlere gelemezler... O yüzden zaten doğruyu söyleyen kovuluyor ya dokuz köydenn.. Ben diyorum ki, kovulmaya gerek kalmadan, kimsenin yarasına basmadan, arada kalmadan.. Her kim ki yanınıza gelip başka bir arkadaşınıza kızdığı için kötülüyorsaa uzak durun ondan.. Yan tutmak gerekioyorsa illa, onun yanında olmayın en azından.. Onu kendi haline bırakın.. Bugün size eski dostlarını kötüleyenler yarın sizinle de aynı nedenlerden papaz olmaya aday olabilir.. Taaki kişi düştüğü çukurun farkına varana kadar.. Nede olsa başımıza gelen her olay yada düştüğümüz her çukur kendimizi tanımamız için icabında.. Kendini tanıyan kurtuluyor yüklerindenn.. Tanıyamayan tekrar tekrar yaşamaya devam ediyor hikayeleri.. Aktorler değişse de ana konu hep aynı kalıyor neticede... 
 Kendini bulmaya niyeti olanlarla yola devammm..


  Sonsuz sevgimle..
    29-11-11

19 Kasım 2011 Cumartesi

Bugün biraz yazasım var.



 Uzun oldu tabi, düşünceleri kelimelere dökmeyeli.. Kaç haftadır boğazımda bir rahatsızlık var.  Bitmek bilmeyen öksürük bana neyin habercisiydi hiç düşünmemiştim.. meğer içimi dökmek isteyip dökemediğim, söylemek isteyip söyleyemediğim, duyduklarım karşısında söyleyecek laf bulamadığım anlardan kalma kelimeler düğümlenmiş boğazımda.. adeta birikmiş dışarı çıkmayı beklerken.. 
 Anladım ki yenilip yutulmuyormuş bazı şeyler.. Sustuğun yerde uhte oluyormuş. Büyüklük sende kalsın demişlerdi.. Nerden bileyim büyüyen şeyin yara olduğunu.. Yaram mı var? öyleyse gocunmanın tam zamanı ...


 Yıllardır insanları idare etmekle geçti  hayatım.. Herkesi olduğu gibi kabul etmekle..Kabul günü mü doğmuşum bilmem.. Öyle duymuşum işte çocukken... "İnsanları olduğu gibi kabul et.. " Bende öyle yaptım tabi; Farklı yaşam standartlarında, farklı inançlarda, farklı tarzlarda bir çok insana arkadaşım dedim... Bir nevi kendi dünyama kabul ettim.. ettim etmesine de yıllar sonra bir bir uğurlamayı da bildim.. Gördüm ki Herkesi olduğu gibi kabul etmek; hayatına dost ilan etmek demek değilmiş! Herkesi olduğu gibi kabul etmek, onları idare etmek değilmiş.. Hayat dediğin değil miydi bizim seçimlerimizden ibaret?? O zaman seçimlerine dikkat edeceksin arkadaşım.. Öyle her yüzüne güleni samimi gözükeni hemen almayacaksın hayatına.. Demiyorum ki binbir testten geçir.. Demiyorum ki ölç tart biç.. Sözüm kendini 7 cedle barışık ilan edenlere.. Sözüm Herkesle anlaşabildiğini iddia edenlere... Yok öyle bir dünya.. Tecrübeye sabit. Bu dünya kutupluluk alemi.. Herşeyin var bir zıddı kimyası.. Sen beyazsan Siyahla dost olduğunda artık o pürüssüz ışığından eser kalır mı sanıyorsun??
Bu işin kimyası da matematiği de belli : 1 siyah + 1 beyaz = olur sana 1 gri... Hani beyazdın? Söyle şimdi bana misyonunu ? Nasıl gelmiştin? Şimdi ne haldesin ?? 
 Benim Misyonum Kendimle Birlikte Çevremdeki İnsanları da geliştirmek.. Ruhumdan gelen sesleri insanlarla paylaşmak.. Ne mucizevi bir varlık olduğumuzu, yapabileceklerimizi, sınırsız gücümüzü hatırlatmak.. E misyon gereği ne kadar insana ulaşırsak o kadar çoğalırız diye düşünüyor mantık.. Ama yanılıyormuş.. çünkü;
Anladım ki herkes hazır değil uyanmaya,
Anladım ki herkes meraklı değil varlığının sırlarını keşfetmeye,
Anladım ki herkesin algısı açık değil mucizeleri anlamaya, cenneti yaratmaya, 
Anladım ki bu iş denge meselesiyle eğer, karanlık tarafında yaşamaya gelmiş ruhlar var.. Onları aydınlatmam demek dengeyi bozmam demek.. dünyaya çomak sokmam demek.. Buyüzdendir belkide tüm alt üst olmuş insan ilişkilerim... Herkesi kabul etmenin; olduğu gibi kendi yoluna bırakmak olduğunu anladığım şu günlerde tüm pencerelerimi bilge ruhlara açıyorummm... Dünyevi saçmalıklarla zamanı piç etmeden.. Ben kabul ettim düştüğüm çukuru. Anladım herkesle herşeyin paylaşılamayacağını..Evet hayat gerçekten paylaşınca güzel.. Ama kendi frekansınla uyuşanlarla harmanlanınca çiçekler açmaya başlıyor bahçende... Aksi halde yanlış anlaşılmalarla geçen sisli bir gün kadar soguk hayat... Çevrenize dikkat edin ! İnsanlar sizi seviyor size değer veriyor diye mi birliktesiniz, yoksa sadece içinizden geldiği için mi? Sırf sizi seviyor diye hatır kıramadığınız insanlar bir gün kalbinizi kıracaklar iki iki daha dört ! 
şimdilik bu kadar.. 
tanımsız sevgimle..


19.11.11






Huzur mu? O zaman dinle;

Uzun zamandır girmediğim blog'uma hatırlatıcılar eklemek istedimm.. buyrunuz 


efendimmm...,Huzur için küçük sırlar... 

• Küçük bir anlaşmazlığın büyük bir arkadaşlığı bozmasına izin verme.

• Hata yaptığını fark ettiğinde, onu hemen düzelt. 

• Konuşmaktan, sohbetten hoşlanan bir kadın/erkekle evlen. 

• Yaşlandığınızda, konuşma yeteneğiniz her şeyden daha önemli olacak.

• Biraz yalnız kal.
• Değişikliklere kucak aç, ama değerlerini yitirme.

• Suskunluğun, bazen, en iyi yanıt olduğunu unutma.
• Daha çok kitap oku, daha az televizyon seyret.

• İyi ve saygın bir hayat sür. İleride, yaşlandığında ve geçmişi hatırladığında,
bir kez daha nasıl zevk aldığını göreceksin.

• Evde sevgi dolu bir atmosfer önemlidir.

• Geçmişte çok yaşama.
• Bildiklerini paylaş. Ölümsüzlüğü elde etmenin bir yoludur.

• Dua et. Duada, ölçülemeyecek bir güç saklıdır.•

• Sana sevgi gösterisinde bulunan birini engelleme.

• Başkalarının işine burnunu sokma.

• Yılda bir kez hiç gitmediğin bir yere git.